Kayıtlar

"EVDE KAL TÜRKİYE"

Ailemizin, sevdiklerimizin kıymetini daha iyi anlamadık mı? Meğer sevdiklerimize sarılmak ne de önemliymiş, ne de iyi geliyormuş hepimize.  Kendi elimizle yanağımızı kaşımaktan bile kaçınıyoruz artık. Eğer işiniz ve ihtiyaçlarınız zorlamıyorsa evden çıkmak, birkaç kişi bir arada olmak mümkün değil. Bırakın devletin yasaklamasını, kendimiz istemiyoruz artık. Dünya yavaşladı ve kısıtlandı belki ama duygularımızın farkına varmadık mı? Dil, din, ırk, memleket farketmiyor artık; bütün dünya ilk kez aynı gemide olduğumuzu anlamadık mı? Hayatımız ve hareketimiz kısıtlanırken tüm bunları farkettik. Koronavirüs salgını ile tüm dünya insanlığının geçtiği bu tünelin ucunda inşallah ışığı da göreceğiz.  TEDBİR ŞART... Alınan tedbirlere uymak; virüsün yayılma hızını azaltır, virüsle ortaya çıkan birtakım kaotik durumları önler; birbirimize destek olmamızı, kötü niyete müsaade etmememizi sağlar. Bugün devlet organlarının, siyasetçilerin, sivil toplum örgütlerinin ve vatandaşın 'ayrım'sız,  ‘

“CORONA”YA KARŞI “DERVİŞ” SELAMI...

Sorumluluk hepimizin... Bireyler olarak bizler de devlete ve kurumlara yardımcı olmalıyız... Öncelikle; hepimiz el sıkışmayı ve sarılmayı bir müddet rafa kaldıralım. Ülkemizin Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Biz de tokalaşmayı kestik, uzaktan selamlaşıyoruz'' dedi ve gittiği her yerde herkesi ''Derviş'' selamıyla selamlamakta... Haydi biz de corona virüse karşı "derviş selamı" ile selamlayalım. Herkes, elini kalbinin üzerine koysun... Kriz dönemlerinde, kenetlenmeyi ve topyekûn mücadeleyi şükürler olsun ki çok iyi başarıyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca, Corona virüse gelinceye kadar ne sorunlarla karşılaştık hem de en katmerlileriyle hem de ta ilk günden itibaren.  Bu da gelip geçecek...  Corona virüs ve diğer gribal vakalar, sürekli evrim geçirerek, her türlü ilaca karşı bağışıklık kazandıysa, biz de her türlü sorunla mücadele konusunda inanılmaz oranda bağışıklığa sahibiz. Sağlık Bakanlığı’nın daha ilk günden itibaren aldığı “tedbirler” ve “sağlık k

ŞAŞIRDIK MI? ELBETTE HAYIR! - ''ÖZIŞIK AİLESİ''NİN MUTLU GÜNÜ...

Bu dram 1 Mart 2020’de yaşanıyor ve bütün dünya izliyor… Ülkemizden ayrılan göçmen sayısı 100 bine yaklaştı. Çoluk-çocuk, yaşlı-genç isteyen göçmen umuda yolculuğa çıkıyor. Ülkeden ayrılırken "Allah razı olsun" diyen de var, Türkiye'yi kötüleyen de... Yaşanan insanlık dramlarından ise başta Yunanistan olmak üzere Avrupa sorumlu. Göçmenleri dövüp zorla bota bindirip Türkiye'ye yollamak, işkence etmek, biber gazı sıkmak, boğulmalarına seyirci kalmak, insan haklarına aykırıdır. Avrupa ülkeleri, Yunan hükümetinin işlediği suçlara sessiz kalıyor! Şaşırdık mı? Elbette hayır! Avrupa ülkelerinin tek derdi kendi çıkarları, insan hakları umurlarında değil! BU NE YAMAN ÇELİŞKİ? Türkiye'deki bazı muhalifler ise şaşkın. Daha düne kadar 'Ülkeyi Suriyeliler ile doldurdunuz' diye veryansın edenler, şimdi hükümeti Suriyelileri yollamakla suçluyorlar. Bu ne yaman çelişki!? Suriyelileri davet etmedik. Onlar ölmemek için bombalardan, savaştan kaçıp bize sığındı. Ne mutlu ki,

ATAŞEHİR'DE “MAHALLE DANIŞMA MECLİSİ” HAREKETLİLİĞİ... / SANCAKTEPE BELEDİYESİ'NDE NELER OLUYOR?

Bu haftaki, yazımda iki önemli konuyu kaleme almak istedim... İlk olarak,  Geçtiğimiz günlerde, 17 mahallesiyle en kalabalık ilçe  Ataşehir’de “Mahalle Danışma Meclisi” toplantısı yapıldı. AK Parti Ataşehir ilçenin düzenlemiş olduğu programda, İstanbul Milletvekili Serkan Bayram ve İl Yönetim Sorumluları vardı. İlçenin genç, dinamik, başarılı, içtenliğini gözlemlediğim değerli isim, AK Parti Ataşehir ilçe Başkanı Mehmed Emin Özkaya ve Teşkilatının koordinasyonunda gerçekleşen ''Mahalle Danışma Meclisi'' toplantısı 165 sandığı olan İÇERENKÖY ile başladı. İçerenköy mahallesinin, sevilen çalışkanlığıyla desteklenen isim Mahalle Başkanı Mustafa Kaya, üç kademe teşkilatıyla programdaydı.  Asil sandık başkanlarının katılımı ve toplantıda ilçe başkanına iletilen sorular eşliğinde program devam etti.  Programda İlçe başkanına gelen sorular ilginçti!  O kadar ki; Birçok şeyi ilçenin yapmasını bekleyen vatandaşların soruları vardı. Özkaya, samimiyetle ''EYVALLAH''

TUTAMAYACAĞIMIZ SÖZLERİ VERMEMELİYİZ!...

Kabına sığamayan, sürekli yenilikler peşinde olan, renkli, canlı, özverili, özdeşim gücü acayip yüksek (zaman zaman kendinden şikayetçi olacak kadar!) pozitif, arkadaş canlısı, güvenilir, çalışkan, sorumluluk sahibi biriyimdir. Yaşama, renklere, gökyüzüne, ağaçlara, çiçeklere aşığım. Yazmaya karşı hep büyük bir tutkum vardır. Yazar olmanın dışında, 90'dan beri TV hayatında çalışanım; ayrıca anneyim. Bu haftaki yazımı NE KADAR SÖZÜMÜZÜN ERİYİZ? içeriğiyle kaleme almak istedim... Başkasına değil, kendimize bile tutamayacağımız sözler vermemeliyiz. Bu yüzden altından kalkamayacağımız büyük cümleler kurmamalıyız... Mesela politikacılar; Seçim dönemlerinde halka hitap ederken, çok uçuk, çok ütopik vaatlerde bulunulmaktadır. Seçim bildirgelerinde yazılanların çoğu ya büyük maddi olanaklar ya da siyasi irade gerektirmektedir. Yapılacağı söylenen bazı icraatlar, bunlar için gereken maddi kaynaklar, ülke gerçekleri ile bağdaşmamaktadır. Politikacılar, çok fazla şeyin sözünü vermelerine rağm