Kayıtlar

TAM DA ŞU ANDA HOŞGELDİN MÜBAREK RAMAZAN !!!

Bu salgın ne zaman biter bilinmez... '11 ayın sultanı’ bu kez COVID-19’un dünyayı kasıp kavurduğu bir zamana denk geldi.  Şükürler olsun  Ramazan-ı Şerif’e erdik. Hepimiz son yılların en sıkıntılı zamanlarını yaşarken ramazan bir rahmet gibi geldi. Rabbim hepimize bu bereketli aydan en güzel şekilde istifade edebilmeyi nasip etsin.  FARKLI BİR RAMAZAN OLACAK... Belki cemaatle yapılan belli başlı ibadetler yapılamayacak, aileyi bir araya getiren büyük iftar yemekleri de olamayacak. İftarlarımız tenha, teravihlerimiz çekirdek aile... Salgın bizi büsbütün içimize salacak galiba. Ramazan ayı tecrit ayı değildir, neşesi, muhabbeti, kalabalığı boldur normal şartlarda. Ama normal şartları yaşayamıyoruz. BABAM... Nasıl üzgün, nasıl buruk kelimeler yeter mi anlatmaya bilemiyorum. Camiye gidememek, cuma gününde cemaatle birlikte namazını kılamamak, ramazan ayının bereketiyle keyifli, kalabalık iftar davetlerini verememek, her şeyden önemlisi, ''ailesiyle'' bir arada iftarını

Bugün GAMZE PALA, peki ya SIRADA!!!

Haberleri tararken gözüm Gamze Pala'nın fotoğrafıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın baş sağlığı bildirimine takıldı. Yine bir KADIN cinayeti... Çok üzgünüm, defalarca yazdım sildim, yazdım sildim  böylesi durumlarda bir KADIN olarak dilime çok ağır kelimeler gelse de yazıya dökme konusunda daha temkinli ve dikkatli yazmaya siz okurlarıma saygımdan tüm hanımefendiliğimle konuyu aktarmaya sizinle paylaşmaya çalışacağım. Ülke olarak çok üzüldüğümüz bir konu 'KADIN CİNAYETLERİ'  Bu mesele yalnız Türkiye meselesi değil elbet, DÜNYA meselesi... Lütfen birileri bu şiddete 'DUR!' desin! Gamze Pala... Genç, güzel... idi! Savaş Dalancılar adında bir ahlaksız öldürdü onu!  Neden mi?  Çünkü Gamze Hanım ona yüz vermemişti. AK Parti Rize/Fındıklı İlçe Başkan Yardımcısıydı; hem ilçesi hem de ili için gecesini gündüzüne katarak çalışırdı, diyor tanıyanlar. Genç, enerji dolu, vatanını seven bir kadın, peşine takılan adama yüz vermediği için öldürülüyor! Sapkın katil, kadı

"Tedbirsiz , önlem " SOKAĞA ÇIKMAK YASAK

ENTERESAN BİR GECE... Sahi neydi dün gece o yaşananlar!  Saatlerdir ne yapacağımı, ne yazacağımı şaşırmış durumdayım. Çeşitli semtlerden fotoğraf ve videolar telefonuma yağıyor. İnsanlar, sırt sırta fırınlarda, marketleri adeta yağmalıyor. Caddelerde ambulanslar gidemiyor. Bu nasıl bir akıl tutulması? Hani sosyal mesafe, tedbir, izolasyon!... PEKİ VERİLEN EMEKLER... En olmayacak adamları, en laf dinlemez grupları fiziksel mesafeye ve sosyal izolasyona ikna etti. Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’nın nasıl bir değer olduğuna da bu süreçte tanık olduk. Bilim Kurulu oluşturmak Fahrettin Koca’nın fikriydi. Bakan, süreç boyunca verileri şeffaf biçimde paylaşan, sakin ve müşfik tavrıyla ülkeyi hem hazırladı, hem eğitti, hem de sakinleştirdi. Eksikler elbette vardı ama artılar fazlaydı. Türkiye’deki hayat kaybı oranı ile Avrupa’nın ileri şehirlerindeki ölüm sayıları arasındaki farkın büyüklüğü bile Türkiye’nin bu sınavı iyi götürdüğünün göstergesiydi. Ta ki dün geceye kadar. Cuma gecesi saat 22

BİZ BİZE YETERİZ...

Dün beraberdik, yarın da beraber olacağız. Ama biraz sabır.. Bütün dünya gibi ülkemiz de sıkıntılı bir darboğazdan geçiyor.  Sokağa çıkmak sınırlı, tecrit var.  Bu yüzden üretim zayıfladı, birçok işyeri geçici olarak kapandı veya çalışan sayısını azaltmak durumunda kaldı.  Böyle olunca pek çok insanımız geçim zorluğu içine düştü.  İşte bu durumda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, hafta başında “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” diyerek Milli Dayanışma Kampanyası başlattı. Milletimizin fert olarak, firma veya kurum olarak kampanyaya desteği çığ gibi büyüyor.  Büyüklerimiz bizlere böyle afat durumlarında iyilik yapmayı bilhassa sadaka ve infak vermeyi tavsiye ediyorlar. Çünkü biliyoruz ki, ‘sadaka bin türlü belayı def eder.” Bizim inancımızda ve kültürümüzde iyilik yapma, derdi olana yardım etme, aç ve muhtaç olanla paylaşma, sıkıntısı olanın sıkıntısını giderme tavsiye edilmiştir ve ecri, sevabı büyüktür.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” sloganıyla bir Milli Dayan

"EVDE KAL TÜRKİYE"

Ailemizin, sevdiklerimizin kıymetini daha iyi anlamadık mı? Meğer sevdiklerimize sarılmak ne de önemliymiş, ne de iyi geliyormuş hepimize.  Kendi elimizle yanağımızı kaşımaktan bile kaçınıyoruz artık. Eğer işiniz ve ihtiyaçlarınız zorlamıyorsa evden çıkmak, birkaç kişi bir arada olmak mümkün değil. Bırakın devletin yasaklamasını, kendimiz istemiyoruz artık. Dünya yavaşladı ve kısıtlandı belki ama duygularımızın farkına varmadık mı? Dil, din, ırk, memleket farketmiyor artık; bütün dünya ilk kez aynı gemide olduğumuzu anlamadık mı? Hayatımız ve hareketimiz kısıtlanırken tüm bunları farkettik. Koronavirüs salgını ile tüm dünya insanlığının geçtiği bu tünelin ucunda inşallah ışığı da göreceğiz.  TEDBİR ŞART... Alınan tedbirlere uymak; virüsün yayılma hızını azaltır, virüsle ortaya çıkan birtakım kaotik durumları önler; birbirimize destek olmamızı, kötü niyete müsaade etmememizi sağlar. Bugün devlet organlarının, siyasetçilerin, sivil toplum örgütlerinin ve vatandaşın 'ayrım'sız,  ‘

“CORONA”YA KARŞI “DERVİŞ” SELAMI...

Sorumluluk hepimizin... Bireyler olarak bizler de devlete ve kurumlara yardımcı olmalıyız... Öncelikle; hepimiz el sıkışmayı ve sarılmayı bir müddet rafa kaldıralım. Ülkemizin Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Biz de tokalaşmayı kestik, uzaktan selamlaşıyoruz'' dedi ve gittiği her yerde herkesi ''Derviş'' selamıyla selamlamakta... Haydi biz de corona virüse karşı "derviş selamı" ile selamlayalım. Herkes, elini kalbinin üzerine koysun... Kriz dönemlerinde, kenetlenmeyi ve topyekûn mücadeleyi şükürler olsun ki çok iyi başarıyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca, Corona virüse gelinceye kadar ne sorunlarla karşılaştık hem de en katmerlileriyle hem de ta ilk günden itibaren.  Bu da gelip geçecek...  Corona virüs ve diğer gribal vakalar, sürekli evrim geçirerek, her türlü ilaca karşı bağışıklık kazandıysa, biz de her türlü sorunla mücadele konusunda inanılmaz oranda bağışıklığa sahibiz. Sağlık Bakanlığı’nın daha ilk günden itibaren aldığı “tedbirler” ve “sağlık k

ŞAŞIRDIK MI? ELBETTE HAYIR! - ''ÖZIŞIK AİLESİ''NİN MUTLU GÜNÜ...

Bu dram 1 Mart 2020’de yaşanıyor ve bütün dünya izliyor… Ülkemizden ayrılan göçmen sayısı 100 bine yaklaştı. Çoluk-çocuk, yaşlı-genç isteyen göçmen umuda yolculuğa çıkıyor. Ülkeden ayrılırken "Allah razı olsun" diyen de var, Türkiye'yi kötüleyen de... Yaşanan insanlık dramlarından ise başta Yunanistan olmak üzere Avrupa sorumlu. Göçmenleri dövüp zorla bota bindirip Türkiye'ye yollamak, işkence etmek, biber gazı sıkmak, boğulmalarına seyirci kalmak, insan haklarına aykırıdır. Avrupa ülkeleri, Yunan hükümetinin işlediği suçlara sessiz kalıyor! Şaşırdık mı? Elbette hayır! Avrupa ülkelerinin tek derdi kendi çıkarları, insan hakları umurlarında değil! BU NE YAMAN ÇELİŞKİ? Türkiye'deki bazı muhalifler ise şaşkın. Daha düne kadar 'Ülkeyi Suriyeliler ile doldurdunuz' diye veryansın edenler, şimdi hükümeti Suriyelileri yollamakla suçluyorlar. Bu ne yaman çelişki!? Suriyelileri davet etmedik. Onlar ölmemek için bombalardan, savaştan kaçıp bize sığındı. Ne mutlu ki,