''ÖĞRENCİ YOKSA BİZ DE YOKUZ, ÖĞRENCİ BİZİM BAŞIMIZIN TACIDIR.'' BU GÜZEL SÖZLER BİNGÖL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. İBRAHİM ÇAPAK'A AİT...
Yakın zamanda memleketim Bingöl'deydim... Güzelim Bingöl Üniversitesi'ni yerinde görüp, üniversitenin değerli rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak'ı ziyaret ederek diyaloğu kaleme aldım. Bu keyifli söyleşiyi siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.
Neler konuştuk? Pandemi sürecinde üniversiteye gelemeyen öğrencilerini, öğrencisiz boş kalan anfileri, okulun boş koridorlarını, normal zamanda dolup taşan kütüphanedeki sesizliğe kadar bir çok konuya değindik yanı sıra rektör beye kişisel sorular da yönelttim...
-Sayın Çapak, sizi tanımayanlar için kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? İbrahim Çapak kimdir?
ÇAPAK: İbrahim Çapak buraya gelecek olan veya var olan öğrencilerden biri gibidir...
1971'de Bingöl'de doğmuş bir Anadolu çocuğu. Burada okuyan veya okuyacak olan öğrencilerden herhangi birinin kendi hayatının seyri içerisinde yaşadıklarını yaşamış bir insanım.
Bingöl’ün Kırkağıl köyündenim. Evli, 2 çocuk babasıyım. İlkokulu köyümde, ortaokul ve liseyi Bingöl merkezde okudum.
Üniversiteyi de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde tamamladım. Eğitim hayatım devam ederken Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yüksek öğrenimime başladım. Kısa bir öğretmenlik deneyiminden sonra 1997 yılında Sakarya Üniversitesi'nde akademik hayata başladım. Öğretmenlikle birlikte, mezun olduğum üniversitede yüksek lisansımı da aynı yıl içerisinde tamamladım. Doktora için Ankara Üniversitesi'nde 2003 yılında "Gazali’nin Mantık Anlayışı" isimli tez çalışmam ile doktor ünvanı, 2006 yılında doçent, 2012 yılında da Profesör ünvanını aldım. Bu fakültede Bölüm Başkan Yardımcılığı, Anabilim Dalı Başkanlığı, Dekan Yardımcılığı gibi değişik görevlerde bulundum.
2013 yılının Ağustos ayında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne geçiş yapıp burada Mantık Anabilim Dalı Başkanlığı görevinde çalıştım. İstanbul Üniversitesi'nin yanı sıra değişik üniversitelerde de alanım ile ilgili dersler verdim. Daha sonra Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı görevini üstlendim. Bu görev ile birlikte kurucularından olduğum Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Müdürlüğü ve KKTC ÖSYM Koordinatörlüğü görevini yürüttüm. 2016 Mart ayından bu zamana kadar rektör olarak Bingöl Üniversitesi'nde görevimin başındayım.
-2016-2020 aralığı baktığınızda uzun bir süre… Bu süreçte hem üniversiteye hem de Bingöl’e değer katacak, geliştirecek neler yaptınız? 4 yıl nasıl geçti?
ÇAPAK: 4 yılda çok şey yaptık. Öğrenci sayımız iki katına çıktı. 100'ün üzerinde ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora programları açıldı. Diş hekimliği fakültesi, BESYO, Kamu yönetimi, Mimarlık gibi birçok program açıldı. Malum ülkece zorlu süreçler atlattık. Örneğin, hain kalkışma 15 Temmuz ve görünmez tehlike koronavirüs ekonomik anlamda zorluklar yaşattı.
Üniversitemizde 90 tane lojman, BESYO binası, Kütüphane binası 2750 metrekarelik garaj binası, yaklaşık 6 bin metrekarelik hayvan hastanesi, yeni ilahiyat fakültesi binası, yeni nizamiye ve bağlantı yolu, genç yolunda bir çiftlik alanımız var. Lojman ve ofislerin olduğu alan, ılıcalar bölgesinin özellikle peyzaj mimarisinin halihazırda tadilat süreci devam ediyor. Fiziki alanımız 110 hektardı 314 hektara çıktı. Ve üniversitemizin bitişiğinde bulunan ormanlık alanı da üniversitemize kattık; sağolsun sayın bakanımızın, valimizin ve ilgililerin katkıları da oldu, kendilerine teşekkür ederim. Fiziki olarak üniversitemizin çok ihtiyacı kalmadı. Diş hekimliği ile ilgili hastane çabamız var; Böylece 20 civarında diş hekimi hocamızla Bingöl'de diş tedavisi ile ilgili olarak hemşehrilerimiz komşu illere gitmeyecek, hastanemizi kurduğumuzda ilimizde tedavi edeceğiz.
Kısacası size 4 yılı özetlemeye çalıştım.
Pilot üniversiteyiz...
Alt yapımız güçlü, öğretim elemanlarımız başarılı, öğrenci potansiyelimiz iyi...
Tercih edilen, tanınan bir üniversiteyiz. Önünüze bir hedef koyarsınız; siz o hedefe ulaştıkça yeni hedefler koyarak daha fazla ilerlersiniz. Biz de başarılı, kontrollü ve nitelikli, iyi bir üniversite için çabalıyoruz. Bu arada Bingöl Üniversitesi'nde 4 yılda nasıl çalışmalar yaptığımızı anlattığımız bir almanak hazırladık. Bundan sonraki süreçte de yaptıklarımızın üzerine yeni şeyler katarak Üniversitemizi başarıya ulaştıracağımız güzel çalışmalarla sürecimizi tamamlayacağız.
Sayın Çapak'tan Bingöl Üniversitesi'nin 4 yılını anlatan 'Almanak'ı ve kendi imzasını taşıdığı ana hatlarıyla 'Mantık' adlı kitabını imzalatarak aldım, teşekkür ederim.
-Görüşme öncesinde Bingöl Üniversitesi'ni gençlere sordum... Üniversitenin ciddi eksikleri olduğundan söz ettiler. BESYO bölümüyle ilgili bazı şikayetler vardı. Nedir bu bölümle ilgili gelişmeler?
ÇAPAK: Evet BESYO binamız yoktu. Hatta okulun BESYO öğrencisi de yoktu.
Göreve geldiğimde BESYO öğrencisini almaya başladık. Okulumuza spor salonu olarak düşünülen bir binayı o zamanın kalkınma bakanıyla görüştük ama “Bingöl'ün şartlarına uygun değil, değiştirin” denilmişti. Biz de çok amaçlı spor merkezi olarak tasarladık; şimdi o binayı BESYO binası olarak kullanıyoruz. Tabii ki binalarımız yetmiyor; BESYO için projelerimiz var, ek bir bina yapacağız. Öğrencilerimizin bir kısmı büyük anfilerde ders alma ihtiyacında olduğu için başka fakültelerde de ders alıyorlar ve teorik dersler olduğu için halihazırdaki BESYO binasında anfiler yok, öğrencilerimiz teorik dersler için başka binaların anfilerini kullanıyorlar. Böyle fiziki sorunumuz var, onu da inşallah yakın zamanda çözeceğiz.
- Hocam anlattıklarınıza göre 4 yıl sonunda belirli bir noktaya gelindiğini, üniversite adına bir ilerlemenin olduğunu görüyoruz. Peki bu üniversitedeki göreviniz bitmeden önce yapmak istediğiniz bir hedefiniz var mı?
ÇAPAK: Bölgesel Kalkınma ve Kalite...
Bingöl Üniversitesi’nin güzel şehir Bingöl'ümüze katkı sağlayacak bir üniversite olmasını istiyoruz. Bu noktada da bölgesel kalkınmayla ilgili zaten projelerimiz var, Arı ürünleriyle ilgili çalışmalarımız mevcut. 2016'da, 2008'de kurulan üniversitelerle ilgili YÖK bir çağrı yayınlamıştı, biz de birkaç projeyle müracaat ettik ve ilgililerle bir takım toplantılar yaptık.
Sağa baktığımızda arıcılığı gördük, sola baktığımızda arıcılığı gördük. 1. projemiz arıcılıkla ilgili, Bingöl ilimizin güneşi eşsiz güzelliğe sahiptir. Neredeyse 12 ay boyunca güneş görüyorsunuz. Yenilenebilir enerjiyle ilgili bir projemiz vardı. YÖK'e sunumlarımızı yaptık. Tercih edilen arı ve arı ürünleriydi, hakikaten isabet oldu; Bingöl balı dünya ikincisi olarak çıktı. Bizler de Bingöl balı ile ilgili nitelikli işler yaparsak çok daha güzel olacak. Tabii ki Bingöl sadece balla anılmayacak; ortak bir araştırma merkezi kurma çabamız var, tarım ve havzaya bazlı olduğu için bizim çalışmalarımız; mesela, yedisu ilçesinin fasulyesini de çalışacağız.
Genç ilçesi tarafında sivanın pekmezini ve Bingöl'ün kavurmasını da çalışacağız. Bingöl ilimizin potansiyelini ortaya çıkartacak her türlü çalışmayı devam ettiriyoruz. O yüzden Bölgesel kalkınma ve Kalite diyorum. Hantal, sıradan bir üniversite olmak istemiyoruz. Bunu da başaracağımızı düşünüyorum. Halihazırdaki veriler bunu gösteriyor. Üniversitemize hocalarımızı seçerek alıyor, kontrollü büyüyoruz.
-Geçen yıl sonundan bu yana küresel bir kriz var. Coronavirüs… Ekonomi ve sosyal yaşam neredeyse tamamen durmuştu. Eğitim de bunlar arasında… Ancak bir taraftan da bu sorun uzaktan eğitimle aşılmaya çalışılıyor. Bingöl Üniversitesi’nde bu süreç nasıl işliyor?
ÇAPAK: Bu bir zorunluluk...
Biz de öğrencilerimizle olamadığımız için üzgünüz.
Boş üniversite... Amfiler, kampüsler, kütüphane hatta okul bahçesinin boş oluşu bizi üzüyor ama yapacak bir şey yok! Bu süreci hep birlikte atlatacağız, yine hep beraber olacağız. Öğrenciler üniversitesine, bizler de öğrencilerimize kavuşacağız.
Aslında başlangıçta "Hazırlık ve 1. sınıfları okula getirelim ve finallerimizi yüz yüze yapalım" şeklinde düşüncelerimiz oldu ama Türkiye'de pandemi seyrinin biraz farklılaşması ve sağlık bakanlığımızın önerileri gibi nedenlerden dolayı uzaktan eğitime geçtik. Uzaktan eğitime geçerken uygulamalı alanları ne yaparız diye de çok tartıştık işin doğrusu. Örneğin; sağlık müdürlüğümüz hemşirelikle ilgili staj imkanını sağlayamayacağını söyledi, pandemiden dolayı tabii ki böyle bir imkan olamayınca yapacak bir şey yoktu. Veterinerlik fakültesi uygulamalarının 2. dönem olduğunu söyledi. 1. dönem ile ilgili bir sorunlarının olmadığını da ifade etti. Diş hekimliği 3. sınıf öğrencilerimiz geçiyor biz bundan sonraki süreçte bunları telafi edebilecek durumdayız. 4. ve 5. sınıfta uygulamalar yapılıyor.
BESYO'da biraz uygulama yaparız diye düşünüyorduk ama onun da riskli olacağını görünce doğal olarak online yapmaya karar verdik. Bu arada online eğitimi sıradan yapmıyoruz, yüz yüze eğitimde ders nasıl işleniyorsa o şekilde dersimizi canlı işliyoruz; o dersten sorumlu öğrenciler katılım sağlıyor. Daha sonrasında öğrenci video olarak da dersi izleyebiliyor. Bu süreçte tek sorunumuz fiziki olarak yan yana olamamamız. Elbette yüz yüze eğitim kadar kaliteli olduğunu savunmuyoruz ama neticede bugünkü şartlarda yapılabilecek en doğru şekliyle uyguluyoruz, bunu da en nitelikli şekilde vermeye çalışıyoruz.
- Bingöl Üniversitesi'nin kontenjan doluluk oranları nedir?
ÇAPAK: Okulumuzun doluluk oranı %92, 4350 civarında öğrencimiz okulumuza yerleşti.
Ek kontenjanlarla birlikte bunun daha da artacağını düşünüyorum. Tek eksiğimiz öğrencilerin tercih etmediği mühendislik fakültesi programları; bu da Bingöl'e has sorun değil, Türkiye'nin genel sorunu... Onun dışında diğer programlarımızın neredeyse doluluk oranı %100.
- Bir söyleşinizde üniversite için 20 bin üstü öğrenci hedefiniz olduğundan bahsediyorsunuz. Evet, daha çok öğrencinin olması güzel ancak Bingöl’ün alt ve üst yapısı bunu kaldırabilir mi?
ÇAPAK: Aslında ben 20 bin üstü öğrenci olmamalı diyorum. Sanırım bir yanlış anlaşılma söz konusu. Sonuçta Bingöl'ün nüfusu belli, nüfus oranına göre öğrenci olması gerektiğini düşünüyorum. Örnek vermek isterim; mesela, Karabük... Öğrenci sayısı neredeyse nüfus sayısı kadar. Bu durum şehrin dokusunu da olumsuz etkiler. Öğrenciyi kontrol etmek de bizi zorlar diye düşünüyorum. Kalite istiyorsak kontrollü olması lazım, bu noktada Bingöl'ün potansiyeli kanaatimce 20 bin civarı olmalı. Bugünkü şartlar için bunu söylüyorum. Neticede Bingöl merkezin 124 bin civarında nüfusu var, 20 bine yakın öğrencimiz de bugünkü nüfus oranına göre ideal.
-Bir makam sahibi olan herkes daha çok kendi memleketine hizmet etmek ister. Siz de bir Bingöllü olarak Bingöl’de hizmet ediyorsunuz. Bildiğiniz bir yer olduğu için bir bakıma avantaj ancak diğer taraftan da bilinen biri olduğunuz için dezavantajları da var mı?
ÇAPAK: Bingöl'e bir Bingöllü olarak hizmet etmek güzel bir duygu ama aynı zamanda zor. Aslında başka bir şehirde Bingöllü olarak çok daha rahat üniversiteyi yönetirdim. Çünkü; diğer şehirlerin kendilerine göre sistematik veya kurumsallaşmış yapıları var. Bingöl'de o zor. Biz biraz kendimizi belediye başkanı gibi de görüyoruz. İş için gelen çok kişi var. Bu biraz Bingöllü olmaktan da kaynaklı. Gelen herkes size derdini aktarıyor ve çözüm üretmenizi bekliyor. Oysa ki biz sadece eğitim camiasından sorumluyuz. Belli sınırlarımız ve mevzuatlarımız var. Yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Bizim için bize gelen herkes çok kıymetli, herkesi muhattap alıp görüşüyor, dinliyoruz. Tabii ki çözüm üretemediğimiz zaman eleştirisi, olumsuz söylemi oluyor. O açıdan kendi memleketimde çok daha zor olduğunu düşünüyorum.
-Bingöl Üniversitesi’ne 2. kez atandınız. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
ÇAPAK: Açıkçası beni mutlu etti.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bizi yeniden buraya uygun görmesi bizim 4 yıl boyunca en azından boş durmadığımızı, güzel işler yaptığımızın da göstergesi diye düşünüyorum. İnşallah mahçup da olmayız. Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle olan bir durum YÖK başkanımızın da önerisi var. Sağolsunlar kendileri bu süreçte yanımızda oldular. Sayın Bakanımız Cevdet Yılmaz'ın ve bazı siyasetçilerin ilin ileri gelenlerinin ciddi anlamda katkıları var. Neticede siz güzel bir şeyler yapıyorsanız, sizden ve görevinize karşı da memnuniyet var ise süreci devam ettiriyorsunuz. Bu durum aslında bizim sorumluluğumuzu artırıyor. Yani yeniden atanmış olmak daha fazla hassasiyet, daha fazla çalışmak ve mahçup olmamak için çok daha fazla özverinin gerektiğini bize gösteriyor. İnşallah Allah bizi mahçup etmez. Biz hem devlet büyüklerimize hem de Allah'a karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışıyoruz.
-Özellikle devlet kurumlarında “akraba kontenjanı” diye bilinen kadrolaşmalar oluyor. Üniversitelerle de benzerlerini gördük. Bingöl Üniversitesi'nde “Çapak” soyadında bir akrabanız var mı? Ya da yakınlarınızdan birileri?
ÇAPAK: Soyadımı taşıyan kimse yok.
Yakın akrabam yok. Sadece bir güvenlik çalışanımız var o da taşeron yasası çıkmadan önce alınmıştır. Fakat hakeden kişilerin sırf yönetici akrabası diye kenarda tutulmasının da çok doğru olmadığını düşünüyorum. Burada esas olan ehliyet ve liyakat olmalı.
- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Aslında öğrencileriniz aracılığıyla sizi tanıdım. Onların gözünden sizi gördüm ve dinledim. Rektör ve öğrenci ilişkisi zor ama siz gördüğüm kadarıyla bu işi de başarıyla sürdürüyorsunuz. Bu önemli bir başarı, bu kişisel başarınızı neye borçlusunuz?
ÇAPAK: Doğal ve samimi davrandım....
Özel bir çabam yok. Doğru olan şeyleri yapmaya çalıştım öğrencilerin gözüne gireyim, beni çok sevsinler diye özel bir çaba içinde olmadım. Keza böylesi bir davranışı doğru da bulmam.
Şunu unutmamalıyız; öğrenci yoksa biz de yokuz. Öğrenci bizim başımızın tacıdır.
Sayın Çapak, nazik kabulünüz ve söyleşimize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Editör: Ebru Erbaş
Yorumlar
Yorum Gönder